Haber Tarihi
Dec 25,2025 13:52
2026’da hepimizin arzusu, finansman sorununun hafiflemesi, kredi kısıtlarının kaldırılması
“Bahçıvan: “Her ne kadar küresel ekonomide önemli belirsizlikler devam edecek olsa da en azından yurt içinde en temel eksiğimiz olan öngörülebilirliğin biraz olsun artacağı bir yıl bekliyoruz. Çünkü yurtiçi içi kaynaklı belirsizliğin hafiflediği bir iklim, üretim hayatımız için çok değerli. 2026’da Hepimizin arzusu finansman sorununun hafiflemesi, kredi kısıtlarının kaldırılması. Umut ediyoruz ki 2026, Türk sanayisinin gerçek anlamda bir reforma adım atacağı yıl olarak tarihteki yerine alacak.””
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin aralık ayı olağan toplantısı “2025’i
Uğurlarken Ekonomi ve Sanayimizin Görünümü; 2026’da Sanayicilerimizin Hedef ve
Beklentileri” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda
gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış
konuşmasını yaptığı toplantıda İSO Meclis Üyeleri de görüşleri ile gündeme
katkı sundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, açılış konuşmasında sanayi
sektörü için zorlu bir yılın geride kaldığını, 2026’dan umutlu olduklarının
altını çizdi. Bu yıla ilişkin değerlendirmesinde elverişsiz küresel ortam ve
içerideki sıkı finansal koşullara rağmen 2025 yılını OVP’de öngörülen yüzde
3,3’lük tahminin üzerinde bir büyüme oranı ile tamamlayacağının öngörüldüğünü
belirten Bahçıvan, “Büyümede mevcut seviyeler, OVP tahmininin üzerinde olsa da
Türkiye ekonomisinin potansiyelini yansıtmaktan uzak. Sektörler arasında da
derin bir ayrışma olduğunu görüyoruz. Sanayi sektörümüz 2025’te sektörümüz
kendi içerisinde de oldukça ayrışan bir tablo çizdi. Yüksek teknoloji grubunda
yakaladığımız ivme, üretimi desteklemeyi sürdürdü. Başta otomotiv sektörü olmak
üzere, orta-yüksek teknoloji grubunda da fena sayılmayacak bir toparlanma
gördük. Ne var ki, başta finansman olmak üzere maliyet koşullarına karşı çok
daha hassas olan tekstil gibi geleneksel, emek-yoğun sektörlerimiz üzerindeki
baskı, bu yıl artarak sürdü. Ekonomimizin yeniden rasyonel bir zemine ve en çok
ihtiyaç duyduğumuz finansal istikrara kavuşabilmesi için iki buçuk yıldır,
toplumun her kesiminin önemli bedeller ödediği bir ekonomi politikası
uygulanıyor. Bu çerçevede baktığımızda; 2025 için hakikaten programın zorlu
günlerini yaşadığımız dönem oldu diyebiliriz. İSO olarak her ay açıkladığımız
İSO Türkiye İmalat PMI verileri de zaten bunu en somut şekilde ortaya koyuyor.
Son 20 aydır maalesef 50 eşiğinin hep altında seyreden bir PMI var. Sektörler bazında
baktığımızda da bunu çok net görüyoruz. O bakımdan sanayi sektörlerimizin tümü
için zorlu bir yılın geride kaldığı aşikâr. Bu fedakârlığın karşılığının
göstergelere adım adım yansıyor olması ise bize umut veriyor. Çünkü inanıyoruz
ki finansal istikrar sağlandığında ve enflasyon yeniden öngörülebilir bir
patikaya girdiğinde, bundan en büyük faydayı yine sanayi sektörü elde
edecektir” dedi.
Sınıf atlamak mümkün
Bahçıvan, 2026 yılının Türkiye ekonomisi için çok önemli fırsatlar sunduğunu
belirterek “Birincisi, petrol fiyatları 2025 yılını yüzde 20’ye yaklaşan bir
düşüş ile kapatmaya hazırlanıyor. İkincisi, ABD işgücü piyasasındaki zayıflama
sinyalleri ve piyasalarda yükselen stres FED’i daha destekleyici bir duruşa
itiyor. Bu ikisi birlikte, dış dengemize katkılarının yanı sıra dezenflasyon
sürecimiz açısından olumlu gelişmeler” dedi. Sanayiciler olarak 2026’dan umutlu
olduklarını vurgulayan Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sanayiciler olarak, rekabet koşullarının her geçen gün daha da sertleştiği,
risk ve fırsatların bir arada olduğu çok zorlu bir dünya ile karşı karşıyayız.
Onun için ülke olarak da şirketler olarak da stratejilerimizi iyi
belirlemeliyiz. Açıkçası fırsatları tehditlerden çok daha iyi kullanarak
önümüzdeki dönemde ekonomimize sınıf atlatabileceğimizi düşünüyorum. Yeni
dönemde sadece savunma sanayiinde değil gerek dünya pazarlarında rekabet
edebilen gerekse iç pazarlarda ithalatın alternatifi olabilecek birçok farklı
sektörde güzel örnekler göreceğimize yürekten inanıyorum. Sanayiciler olarak
hepimizin arzusu, ülkemizin nitelikli sanayileşme, sürdürülebilir büyüme,
teknoloji odaklı küresel rekabetçilik gibi stratejik hedeflerine daha fazla
katkı sunabilmek. Bu bakımdan, bir hafta sonra yeni umutlarla adım atacağımız
2026’nın Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir ‘reform yılı’ ilan edilmiş
olması özel bir önem taşıyor. Her ne kadar küresel ekonomide önemli
belirsizlikler devam edecek olsa da en azından yurt içinde en temel eksiğimiz
olan öngörülebilirliğin biraz olsun artacağı bir yıl bekliyoruz. Finansal
istikrarın kalıcı olarak tesis edilmesi ve daha sağlıklı bir fiyatlama
ortamının şekillenmesiyle birlikte en azından yurt içi kaynaklı belirsizliğin
hafiflediği bir iklim üretim hayatımız için çok değerli. Bugün uygulanmakta
olan makro istikrar programıyla sağlanacak kazanımların asıl önemi de
önümüzdeki yapısal reform ajandasını hayata geçirebilecek elverişli ortamı
hazırlamasında yatıyor. Umut ediyoruz ki 2026, geleceğe dönük düşüncelerimize
daha çok vakit ayıracağımız ve Türk sanayisinin gerçek anlamda bir reforma adım
atacağı yıl olarak tarihteki yerine alacak. Teknolojinin baş döndürücü hızla
ilerlediği ve tüm ezberleri bozduğu bir çağda sanayinin dönüşümünü nasıl
gerçekleştireceğimizi tartışmakta daha fazla gecikmemeliyiz. Küresel rekabetin
geldiği noktada bizim artık yeşil ve dijital dönüşüm konusunda hızlı bir
şekilde yol almamız gerekiyor.”
Yeni yılda iyileşme sürecek
Ekonomimizin en önemli gündemi olmaya devam eden enflasyona özel parantez
açan Bahçıvan “Talep koşulları ile beklenti ve fiyatlama davranışlarından
dezenflasyona gelen destek halen istenen düzeyde değil. Hal böyleyken 2025’i
yüzde 31 civarında kapatan enflasyonun 2026 sonunda yüzde 16-19 seviyelerine
gerilemesi bir miktar iyimser olarak değerlendiriliyor. Bununla birlikte Merkez
Bankamızın rezervleri artışını sürdürüyor. Kasım ayının ardından aralık ayı
enflasyonunun da beklentilerin altında kalacağı öngörülüyor. CDS primlerimiz,
7.5 yıl aradan sonra yeniden 200’ler bandına inmiş bulunuyor. Bu seviyeler,
rating kuruluşlarının 2026 yılının ilk aylarında Türkiye’ye yönelik not
artışları için de bir zemin oluşturuyor. Giderek iyileşen bu verilerin ve
olumlu beklentilerin, sürpriz bir gelişme olmaması halinde, 2026’da ciddi faiz
indirimleriyle taçlandırılacağını düşünüyorum. Faiz düşüşü ve enflasyonla
mücadelede sağlanacak olumlu gelişmeler ile birlikte özellikle sanayiye
sektörüne yönelik kredilerdeki kısıtlamaların adım adım gevşetileceğini ve
bizler için en önemli sıkıntı olan finansman akışının biraz olsun
rahatlayacağını ümit ediyoruz. Ayrıca, bu gelişmelerle birlikte dış finansman
tarafında ve özellikle doğrudan yabancı yatırımlarda da 2026’nın 2025 yılına
göre çok daha olumlu bir yıl olacağı kanaatindeyim” dedi.
Asıl sorun kaynakların etkin şekilde dağıtılmaması
“Sanayi sektörünü uzun bir süredir ciddi şekilde zorlayan finansman
sorununun hafiflemesi hepimizin öncelikli arzusu. Artık meseleye daha uzun
vadeli bir perspektiften bakarak, ülkemizde verimliliği ve yapısal dönüşümü
ikincil bir gündem olmaktan çıkarmak zorundayız. Asıl sorunumuzun kaynak
yetersizliğinden ziyade kaynakların etkin bir şekilde dağılmaması olduğunu bir
kez daha vurgulamak istiyorum” diyen Bahçıvan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Üretim ve istihdamın canlı tutulması ne kadar önemliyse, verimlilik artışını
ve katma değeri ödüllendiren, dönüşümü destekleyen, seçici bir kaynak tahsis
mekanizmasının inşa edilmesi de bir o kadar önemlidir. 2025 yılı zorluklarla
dolu bir yıl ancak ülke olarak bu türde bir zorlu dönemle ilk defa
karşılaşmıyoruz. 2026 yılında umutlarımızı koruyarak geçmişte olduğu gibi bu
zorlukları hep birlikte elbirliğiyle aşabiliriz. Yeter ki belirsizlik olmasın,
öngörü yapılabilsin, akılcı yaklaşımlar öne çıksın ve güven ortamı
oluşturulabilsin. Bunlar olduğu takdirde güvenli yarınlara tekrar
kavuşacağımıza inanıyorum.”