Haber Tarihi
Nov 04,2025 18:09
2026’da güvenlik yatırımlarının lokomotifi yapay zeka, bulut ve sensor teknolojisi olacak
“Dünyanın önde gelen güvenlik teknolojileri sağlayıcılarından Securitas Technology, sekizincisini yayımladığı 2026 Global Teknoloji Trendleri Raporu ile sektörün geleceğine yön verecek başlıca eğilimleri açıkladı. Rapor, yapay zekâ, bulut çözümleri ve sensör teknolojilerinin güvenlik yatırımlarındaki dönüşümü hızlandıracağını ortaya koyuyor.”
Güvenlik teknolojilerinde dönüşüm hızlanıyor
Securitas Technology Orta Avrupa Başkanı İsmail Uzelli, “Katılımcıların
yüzde 30’u yapay zekâyı gelecek yılın en kritik yatırımı olarak görüyor. Yüzde
34’ü beş yıl içinde buluta geçmeyi planlıyor. Şirketlerin yüzde 48’i ise
şimdiden gelişmiş sensör teknolojilerini kullanıyor. Bu veriler, güvenlik
teknolojilerinde dönüşümün hızlandığını açıkça gösteriyor. Artık şirketler
yalnızca riskleri yönetmiyor, aynı zamanda iş süreçlerine değer katan entegre
çözümlere yöneliyor” diye konuştu.
Şirketler için yol haritası sunuyor
Securitas Technology Türkiye Genel Müdürü Pelin Yelkencioğlu ise “Güvenlik
artık sadece bir koruma kalkanı değil; yapay zekâ, bulut ve sensör
teknolojilerinin gücüyle operasyonel verimliliği, sürdürülebilirliği ve
stratejik değeri artıran kritik bir unsur haline geldi. Securitas
Technology’nin 2026 Raporu, kurumlara, güvenlik alanında izleyecekleri yol
haritasını sunuyor. Kurumlarda teknolojiyi benimseyerek yeni verimlilik
alanları yaratmak ve çalışan güvenliğini en üst düzeye çıkarmak için harekete
geçme zamanı. Biz de bu raporla, müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın geleceğe
güvenle hazırlanmasına rehberlik etmekten mutluluk duyuyoruz” diye konuştu.
Yapay zekâ: Reaktiften proaktife geçişin itici gücü
Yapay zeka (AI), günümüzde güvenlik teknolojilerinde aktif olarak
kullanılıyor. Bir süredir video izleme ve tehdit tespiti çözümlerinde makine
öğrenimi ve veri analitiğinden yararlanılıyor. Plaka tanıma, alan doluluk
yönetimi, yüz tanıma, nesne algılama, nesne takibi gibi AI destekli kullanım
senaryoları da yaygınlaşıyor.
Bu teknolojiler, anomali tespiti ile şüpheli davranışları veya olağandışı
hareketleri gerçek zamanlı olarak belirleyebiliyor; video içi arama sayesinde
güvenlik personeli, binlerce saatlik görüntüyü manuel olarak incelemek yerine,
istenen olayları dakikalar içinde bulabiliyor. Otomatik raporlama sistemleri
ise olay kayıtlarını analiz edip, risk seviyesine göre önceliklendirilmiş
aksiyon planları sunuyor.
Bunun yanı sıra yapay zekâ destekli sistemler, proaktif tehdit analizi ile
olası riskleri henüz gerçekleşmeden öngörme imkânı sağlıyor. Örneğin; bir
tesisin giriş-çıkış verilerini analiz ederek anormal giriş yoğunluklarını
tespit edebiliyor veya sensör verilerini işleyerek olası yangın, gaz kaçağı
veya ekipman arızalarına karşı erken uyarı verebiliyor.
Yapay zekâ, sadece veri analizini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda
güvenlik ekiplerinin stratejik karar alma süreçlerini destekliyor. Kaynakların
daha verimli kullanılmasını sağlıyor. Risklere daha hızlı yanıt verilmesine
imkân tanıyor. Bu sayede güvenlik operasyonları reaktiften proaktif bir modele
dönüşüyor. Kurumların maliyetleri azalıyor, güvenlik standartları yükseliyor.
Securitas Technology’nin raporu, kurumların yüzde 70’inin güvenlik
programlarında yapay zekâ kullandığını ortaya koyuyor.
Yapay zekanın dönüştürücü gücü, güvenlik sektörünün geleceğini
şekillendirmeye devam edecek. Kurumlar anomali tespiti, video içi arama ve
proaktif tehdit analizleri gibi GenAI uygulamaları sayesinde reaktif
güvenlikten proaktif risk yönetimine geçiş yapabilecek.
Bulut:
Güvenliğin yeni standardı
Rapora göre, güvenlik teknolojileri alanında bulut tabanlı çözümler ‘yeni
normal’ haline geldi. Raporda, bulut tabanlı çözümlerin en dikkat çekici
faydaları arasında ölçeklenebilirlik, daha basit kurulum ve kolay bakım
gösteriliyor. Ayrıca merkezi güvenlik yönetimi ve artan verimlilik, şirketlerin
bulut sistemlerini tercih etmesindeki en önemli nedenler olarak öne çıkıyor.
Anket sonuçlarına göre, günümüzde kuruluşların yüzde 18'i tamamen bulut
tabanlı sistemler kullanırken, yüzde 34'lük bir kesim ise önümüzdeki beş yıl
içinde tamamen buluta geçmeyi planladığını belirtiyor. En çok kullanılan bulut
tabanlı sistemler ise sırasıyla Video İzleme, Geçiş Kontrolü ve İzinsiz Giriş
Tespiti olarak sıralanıyor.
Bulut teknolojileri, şirketlere uzaktan yönetim imkânı sunarak tesislerini
her yerden izleme ve yönetme esnekliği sağlıyor. Ayrıca yerel depolama
çözümlerine kıyasla daha esnek ve maliyet etkin bir depolama modeli sunması, bu
teknolojinin cazibesini artırıyor. Siber güvenlik açısından da verilerin
yedekli kopyalarını saklayarak saldırılara ve olası felaketlere karşı önemli
bir koruma kalkanı oluşturduğu vurgulanıyor.
Sensör teknolojilerinde akıllı dönüşüm
Nem, sıcaklık, hava kalitesi, duman ve gürültü gibi parametreleri ölçebilen
gelişmiş sensörler, güvenlik sistemlerinde hızla yaygınlaşıyor. Rapor, güvenlik
sektöründe gelişmiş sensör teknolojilerinin geleceği şekillendiren üç ana
trendden biri olduğunu vurguluyor. Bulut teknolojisi ve yapay zekayla birlikte
anılan bu sensörler, güvenlik sistemlerinin daha akıllı, proaktif ve entegre
hale gelmesini sağlıyor.
Artık sadece bir olayı tespit etmekle kalmayan, aynı zamanda bu olayın
içeriğini de anlayabilen akıllı sensörler, özellikle bulut tabanlı izinsiz
giriş tespiti gibi sistemlerde etkin bir şekilde kullanılıyor. Bu sistemler,
geleneksel sensörlerin aksine, verileri analiz ederek yanlış alarmları
azaltıyor ve gerçek tehditleri daha doğru bir şekilde belirleyebiliyor.
Sensör teknolojilerindeki bu akıllı dönüşüm, güvenlik sistemlerinin pasif
birer gözlemci olmaktan çıkıp, veri analizi ve durumsal farkındalık sağlayan
proaktif araçlara dönüşmesini temsil ediyor. Bu sayede güvenlik yönetimi daha
verimli hale gelirken, kurumlar ve kullanıcılar için daha güvenli ortamlar
oluşturuluyor.
Bu teknoloji, yalnızca fiziksel güvenliği sağlamakla kalmıyor; enerji yönetimi,
çevresel izleme ve çalışan konforu gibi alanlarda da kurumlara stratejik veri
sağlıyor. Rapora göre kurumların yüzde 74’ü sensör entegrasyonlarını artırmayı
planlıyor.
Belirsizliklere yanıt verme ihtiyacı artıyor
Rapora göre, güvenlik teknolojisi yatırımlarını yönlendiren üç temel iş önceliği öne çıkıyor. İlk olarak, artan belirsizliklere yanıt verme ihtiyacı dikkat çekiyor. Bu başlık altında çalışan güvenliği, kriz iletişimi, risk istihbaratı ve acil durum hazırlığı gibi unsurların önem kazandığı vurgulanıyor. İkinci öncelik ise proaktif olay müdahalesi. Şirketlerin alarm yönetim araçları, çoklu veri kaynaklarının entegrasyonu ve yapay zekâ destekli sanal ajanlar gibi çözümlere yöneldiği ifade ediliyor. Üçüncü öncelik olarak ise güvenlik teknolojisinden yeni değer yaratma öne çıkıyor. Raporda, güvenlik sistemlerinin iş süreçleriyle entegrasyonunun önemine dikkat çekiliyor. Bu entegrasyonun çalışan ve müşteri deneyimini iyileştirebileceği vurgulanıyor. Ayrıca iş zekâsını güçlendireceği ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayacağı belirtiliyor.