
Türk iş dünyası ABD ve AB ile müzakerelerde masada olmalı
“Bahçıvan: “Dünyada pazarlık siyaseti öne çıktı. Türkiye’nin ekonomik gücünün yanına bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef AB’ye vizesiz seyahat ediyor. ABD pazarındaki fırsatlar, AB ile Gümrük Birliği ve vize gibi sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturmak için köklü bir müzakere kültürüne sahip Türk iş dünyası olarak bizlerin yapılacak tüm pazarlıklarda masada yer alması gerekiyor.””
Bahçıvan: “Son haftalarda yaşadığımız gelişmeler; OVP’nin yaratacağı
finansal istikrara olan inançla ve sabırla çalışmakta olan sanayi sektörümüz
üzerinde yeniden ve süresi belli olmayan yeni bir stres birikimine ve dayanması
zor bir sürece yol açtı. Enflasyonla mücadele konusunda en ağır sorumluluğun
yüklendiği sanayi sektörü; hak etmediği yüklü bedelleri ödemesi noktasında
kapasitesinin de sınırının da sonuna geldi. Emek yoğun sektörlerimiz kaderine
terk edilmemeli.”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin nisan ayı olağan toplantısı “Küresel
Ticaret Gerilimlerinin Gölgesinde Türkiye Sanayisi: Riskler ve Stratejik
Seçenekler” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonunda
gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış
konuşmasını yaptığı toplantıda, İSO Stratejik Dönüşüm Merkezi Danışmanı ve
Future Ally Kurucu Ortağı İdil Özdoğan’ın moderatörlüğünde; DEİK / Türkiye -
ABD İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin, İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Şant Manukyan
ile Koç Üniversitesi Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KUASIA)
Direktörü Doç. Dr. Burak Gürel’in katıldığı bir panel de düzenlendi.
Açılış konuşmasında İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, 23 Nisan’da
İstanbul’un Silivri ilçesi açıklarında Marmara Denizinde meydana gelen 6,2
şiddetindeki depreme değindi. “Beklenen İstanbul depreminin küçük bir
simülasyonunu yaşadık” ifadesini kullanan Bahçıvan, “Artık herkes İstanbul’un
deprem gerçeğinin farkında olmalıdır. Deprem sadece depremin hissedildiği
günlerin konusu olmamalıdır. Depremlerin oluşumunu önleyemeyeceğimize göre, tek
çaremiz can kayıplarını ve her biri büyük bir ekonomik değer olan endüstriyel
tesislerimizde ortaya çıkabilecek hasarları azaltabilecek önlemleri önceden
almak olmalıdır. İstanbul’da Türkiye sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 40’ı
gerçekleşmektedir. Her şeyden önce İstanbul’daki sanayi tesislerinin depreme
dayanıklılık durumunu ortaya koyacak bir envanter çalışmasına acilen
ihtiyacımız var. Bu nedenle artık İstanbul’daki tüm sanayi tesislerinin bir
check-up’ının yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Kentsel dönüşüme benzer bir
“sanayi dönüşümü” projesinin de süratle hayata geçirilmesi artık çok kritik ve
elzem hale gelmiştir. Teknolojik ilerlemeler sonucu oluşan yeni güçlendirme
teknikleri de akademik bir altyapı ile desteklenerek güçlendirme mevzuatımıza
girmelidir. İSO olarak Afet Yönetimi Şubemiz öncülüğünde başta deprem olmak
üzere sanayi tesislerimizi afetlere dayanıklı hale getirmek için başlattığımız
çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
İmalat sanayi modern ekonomilerin hala can damarı
Orta Doğu’daki çatışma ve istikrarsızlıktan ABD Başkanı Trump’ın ilan ettiği
ticaret savaşlarına kadar dünyanın çalkantılı bir dönemin içinden geçtiğini ve
küresel ticaretin ciddi risk altında olduğunu belirten Bahçıvan, “IMF baş
ekonomistinin geçtiğimiz günlerde vurguladığı gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra 1945 yılında kurulmuş olan “80 yıllık küresel sistem sıfırlanıyor ve yeni
bir döneme giriyoruz. Henüz şekillenmeyen, tehlikeli, riskli ve öngörülemeyen
bir ara dönemden geçiyoruz. Gidişat çok hızlı ve sarsıcı. Bizleri riskler kadar
bazı fırsat ve avantajlar da bekliyor” dedi.
Türk iş dünyası köklü müzakere kültürüne sahip
Dünyada yaşananların basit bir ticaret geriliminden ibaret olmadığını, iki
küresel gücün, ABD ve Çin’in hegemonya savaşına tanık olduklarını da değinen
Bahçıvan, “ABD’nin Çin ürünlerine darbe vurması ve diğer ülkeleri Çin’i izole
etmeye zorlaması, küresel değer zincirlerinde büyük değişiklikleri
tetikleyecek. Ülkeler yeni yatırımları kendisine çekmek için büyük bir rekabet
içerisinde olacaklar. Türkiye de kendisini buna hazırlamak durumunda” dedi.
Konuşmasında Türk iş dünyasının en önemli ticaret partneri olan Avrupa Birliği
ile yaşanılan artık kangren halini alan vize krizine değinen Bahçıvan, şunları
söyledi: “Küresel ticaret sisteminin alt üst olduğu ve tüm dünyada pazarlık
siyasetinin öne çıkacağı bir dönemde bu konu artık ertelenemez bir hal aldı. AB
Türkiye için çok önemli bir ihracat pazarı olmakla beraber, Türkiye de AB için
beşinci büyük ihracat pazarı. Ancak, Türkiye’nin bu ekonomik gücünün yanına
bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef AB’ye vizesiz seyahat ederken; AB ile
30 yıllık bir gümrük birliği bulunan ülkemizin vatandaşları, vize alabilmek
için aylarca beklemek zorunda kalıyor. Artık hem ABD pazarında oluşabilecek
fırsatları değerlendirmek hem de başta vize sorunu olmak üzere, AB ile Gümrük
Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları gibi tüm konularda yaşanmakta olan
sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturabilmek için çok daha güçlü bir müzakere
süreci yürütmek zorundayız. Bizler halihazırda köklü bir müzakere kültürünün
içinden gelen iş dünyası temsilcileri olarak bu işi zaten yıllardır adeta doğal
bir refleks olarak hayatımızın farklı dönemlerinde yapmaktayız. Bu nedenle, iş
dünyasının, sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın bu süreçte yapılacak tüm
pazarlıklarda güçlü bir şekilde masada yer alması gerekiyor.”
Rating notumuzu korumamızın riskli olduğu uyarısı dikkat çekici
İSO olarak Orta Vadeli Program’a (OVP) olan güveni ve inancı her fırsatta,
güçlü ve samimi bir şekilde dile getirdiklerini, “finansal istikrar” konusunda,
OVP hedeflerini, kararlarını ve uygulamalarını çok önemli bir referans olarak
aldıklarını ve süreç acılı olsa da adım adım hedefe uygun bir istikamette
ilerleme yolunda olunduğunu vurgulayan Bahçıvan “Fakat son haftalarda
yaşadıklarımızı değerlendirmemiz gerekirse; son gelişmeler bizi başladığımız
noktaya getirmese bile; ne yazık ki tüm reel sektörde programın hedeflerinden
uzaklaşılan bir noktaya doğru gelindiği endişesini oluşturmaya başladı. Döviz
kuru üzerindeki tedirginliği ortadan kaldırmak amacıyla, çok ciddi emeklerle,
fedakarlıklarla elde edilebilmiş olan rezervleri daha fazla kaybetmemek ve tekrar
toparlayabilmek adına alınan önlemleri izlemekteyiz. Çünkü başta faiz artırma
ve para piyasalarındaki sıkılaşma olmak üzere alınan son önlemler; son bir
buçuk yıldır büyük bir özveri içerisinde, OVP’nin yaratacağı finansal istikrara
olan inanç ve sabırla çalışmakta olan sanayi sektörümüz üzerinde yeniden ve ne
kadar süreceği de tam belli olmayan yeni bir stres birikimi ve dayanması zor
yeni bir süreç yelpazesi açmış bulunmaktadır. Özellikle geçen cuma günü önemli
derecelendirme kuruluşlarından S&P'nin yaptığı açıklamada belirtilen
noktalar önemlidir. Rating notumuzda
istikrarlı bir iyileşme beklenirken, son açıklamada mevcut notumuzu
korumamızın bile riske girebileceği uyarısı gelmesi dikkat çekici. Ülkemizin
enflasyonla mücadelesinden asla ve asla taviz verme lüksü yoktur. Ama bunu
söylerken, enflasyonla mücadele konusundaki en ağır sorumluluğun yüklenmiş
olduğu sanayi sektörünün; sorumlusu olmadığı ve hak etmediği böylesine yüklü
bedelleri ödemesi noktasındaki kapasitesinin de sınırının da sonuna geldiğinin
her kesim tarafından iyi bilinmesi gerekiyor. Özellikle emek yoğun
sektörlerimizin kaderlerine terk edilmemesi, bu sektörlerimizin yıllar içinde
edindiği üretim kültürünün hasar görmemesi konusunda dikkatli ve özenli
davranılmalı” dedi.
Bahçıvan, 1 Mayıs’ı da kutladı
Bahçıvan, konuşmasında tüm çalışanların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü de
kutlayarak “Üretim hayatımızın tüm tarafları açısından, ekonomimiz ve
toplumumuzun refahı için; çalışma barışı ve uyumu büyük bir önem taşıyor.
Çalışanlar ile işverenler arasındaki iş birliği ve diyalog hiçbir zaman göz
ardı edilmemelidir. Büyük değişikliklerin yaşandığı bu çağda buna her
zamankinden daha fazla önem vermeliyiz” dedi.