
Çocuklarımıza Bırakacağımız En Güzel Miras Ortak Anılarımız
“Hızla gelişen teknoloji, yüzyıllardır süregelen aile bağlarını da yeniden şekillendiriyor. Akıllı telefonlar, tabletler ve sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte aile bireylerinin birbirleriyle olan iletişimleri azalırken, aralarındaki bağlar da her geçen gün zayıflıyor. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısı sonrası 2025’i Aile yılı ilan ettiklerini duyuydu. Eskiden ailelerin bir araya gelerek yemek yediği, sohbet ettiği sıcak yuvaların yerini, odalardaki bireysel ekranlara bıraktığını belirten Hikayelerle Hayat Terapisi Yazarı Dr. Hülya İskenderoğlu Bahat, “Eskiden yaptığımız aile etkinliklerini yeniden canlandırarak, çocuklarımıza değerlerimizi aktarmalıyız. Birlikte yemek yapıp sofraya oturmak, hayat hikayelerimizi paylaşmak, aileyi bir araya getiren en güzel etkinliklerdir. Unutmayalım ki, en güzel miras çocuklarımıza bırakacağımız ortak anılardır."”
Yüzyıllar boyunca toplumun temel yapı taşı olan aile kurumu, günümüzde
dijitalleşmenin hızla ilerlemesiyle birlikte önemli sınavlardan geçiyor. Akıllı
telefonlar, tabletler ve sosyal medya platformlarının hayatımıza girmesiyle
birlikte, aile bireyleri arasındaki etkileşimler azalırken, aralarındaki bağlar
da zayıflamaya başladı.
Aile kurumunun yaşadığı bu değişim, toplumun geleceği açısından büyük önem
taşıyor. Ailelerin, dijital dünyanın olumsuz etkilerinden korunarak, güçlü ve
sağlıklı ilişkiler kurmaları için çaba göstermeleri gerekiyor. Bu kapsamda
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada
2025’i Aile yılı ilan ettiklerini duyuydu.
“Aynı Evin İçinde Birbiriyle Konuşmak Yerine Mesajlaşmak Tercih
Ediliyor”
Hikayeleriyle insanların içlerindeki umut tohumlarını yeşertip, empati
yoluyla daha sağlıklı ilişkiler kurmalarını amaçlayan Hikayelerle Hayat
Terapisi kitabı Yazarı Dr. Hülya İskenderoğlu Bahat, “Sofralarımız, sadece
karnımızı doyurmak değil, birbirimizi tanımak, ruhlarımızı beslemek, hayatın
tadını, tuzunu, acısını, tatlısını paylaşarak sevgi bağlarımızı güçlendirmek
için vesileydi .Ancak, artık odalarımızda tek başımıza ekranlara bakıyor, sanal
dünyaların esiri oluyoruz. Aynı çatı altında yaşayan insanlar bile,
birbirleriyle yüz yüze konuşmak yerine mesajlaşmayı tercih ediyor” dedi.
Bu durumun sadece aile bireyleri arasındaki iletişimi değil aynı zamanda
toplumun genel yapısını da olumsuz etkilediğini belirten Yazar Dr. İskenderoğlu
sözlerine şöyle devam etti: “Empati kurma, paylaşma, dayanışma gibi
değerlerimiz zayıflıyor. Yerine, bireycilik, bencillik ve yalnızlık duyguları
yerleşiyor.
Eskiden, aile büyüklerimiz bize atasözleri, deyimler ve fıkralar anlatarak
hayatın anlamını öğretirlerdi. Bu sayede, kültürel mirasımızı korur ve gelecek
nesillere aktarır, aynı zamanda dil becerilerimizi geliştirirdik. Ancak, artık
bu tür sohbetlere pek rastlamıyoruz. Fıkra anlatma kültürü neredeyse yok oldu.”