Haber Tarihi
Nov 12,2025 14:18
Ağız ve Diş Sağlığı Anne Karnında Başlıyor
“İstanbul Rumeli Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Melike Özlem Eken, ağız ve diş sağlığının temellerinin anne karnında atıldığını belirterek, beslenme alışkanlıklarının ve ağız bakımının yalnızca dişlerin değil, genel sağlığın da anahtarı olduğunu söyledi.”
İstanbul Rumeli
Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Melike Özlem Eken,
diş gelişiminin anne karnında başladığını ve bu nedenle annenin beslenme
alışkanlıklarının bebeğin diş sağlığını doğrudan etkilediğini vurguladı.
Gebelik döneminde toplumda yaygın olarak bilinen “her bebeğin anneye bir diş
kaybettireceği” inancının doğru olmadığını belirten Eken, doğru beslenme ve
düzenli ağız bakımının hem anne hem bebek sağlığı açısından büyük önem
taşıdığını söyledi.
Diş Sağlığının Temeli Anne
Karnında Atılır
Hormonal değişimlerin diş
çürüklerine zemin hazırladığını ifade eden Eken, “Bu dönemde ağız hijyeninin
korunması için dengeli bir beslenme alışkanlığı geliştirilmelidir. Protein, A,
C ve D vitaminleri ile kalsiyumdan zengin gıdalar yeterli miktarda alınmalı,
gerekirse vitamin takviyesi yapılmalı ve diş hekimi kontrolleri ihmal
edilmemelidir.” dedi.
Gebelikte diş eti
hastalıklarının erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riskini artırabileceğini
hatırlatan Eken, anne adaylarının bu dönemde ağız bakımına özel önem vermesi
gerektiğini vurguladı. Ayrıca ebeveynlerin ağız ve diş sağlığı konusundaki
bilgi düzeyinin, çocuklarının diş sağlığını doğrudan etkilediğini de belirtti.
Ne Yiyorsak, Dişlerimiz de
Onu Yansıtır
Ağız ve diş sağlığı ile
beslenme arasında güçlü bir ilişki bulunduğunu vurgulayan Eken, “Şekerli ve
asitli gıdalar diş yüzeyine yapışarak çürük riskini artırır. Bu tür gıdalar
mümkünse ana öğünlerde tüketilmeli, ara öğünlerde ise elma ve havuç gibi dişleri
doğal biçimde temizleyen besinler tercih edilmelidir.” dedi.
Eken, “Şekerli gıdalar
tüketildikten sonra dişler hemen fırçalanamıyorsa ağız suyla çalkalanmalı veya
su içilmelidir. Ayrıca peynir tüketmek, içerdiği yüksek protein sayesinde ağız
içi asit dengesini düzenler. Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle diş
dostu bir besindir.” ifadelerini kullandı. Rafine edilmemiş hububatların ve
kepekli ekmeklerin tercih edilmesinin diş sağlığı açısından daha yararlı
olduğunu da ekledi.
İki Dakikalık Fırçalama, Bir
Ömürlük Koruma
Ağız ve diş sağlığının
korunmasının en temel ilkesinin diş yüzeyindeki plağın düzenli fırçalama ile
uzaklaştırılması olduğunu belirten Eken, “Amerikan Diş Hekimliği Birliği,
dişlerin günde iki kez, her yemekten sonra ve en az iki dakika süreyle
fırçalanmasını önermektedir.” dedi.
Yapılan araştırmalara göre
Türkiye’de günde iki kez diş fırçalayanların oranının yalnızca yüzde 36
olduğunu, ortalama fırçalama süresinin ise 30 saniyede kaldığını söyleyen Eken,
“Bu oranlar, diş çürüğü riskinin neden bu kadar yaygın olduğunu gösteriyor.”
dedi.
Eken, “Fırçalama sırasında
en sık yapılan hata, yalnızca ön yüzeylerin temizlenip arka ve iç yüzeylerin
ihmal edilmesidir. Etkin bir temizlik için dişler günde iki kez, özellikle
yatmadan önce en az iki dakika fırçalanmalıdır.” diye konuştu.
Doğru Fırça, Doğru Macun,
Doğru Alışkanlık
Türkiye’de diş macunu
kullanım oranlarının da düşük olduğuna dikkat çeken Eken, “Sağlık Bakanlığı’nın
2022 verilerine göre Almanya’da kişi başına düşen yıllık diş macunu kullanımı
457 mililitre iken, Türkiye’de bu oran yalnızca 85 mililitredir. Ayrıca evlerin
yaklaşık yüzde 25’inde diş macunu düzenli olarak kullanılmamaktadır.” dedi.
Diş fırçası seçiminde
kişisel tercihten çok etkinliğin önemli olduğunu belirten Eken, “Fırça başlığı
küçük, kıllar yumuşak veya orta sertlikte olmalıdır. Fırçalar her üç ayda bir,
kıllar yıprandığında ya da bir enfeksiyon sonrası mutlaka değiştirilmelidir.”
ifadelerini kullandı.
Arayüz fırçaları ve diş
ipinin düzenli kullanımının ağız hijyenini tamamladığını, florlu diş
macunlarının ise dişleri çürüğe karşı daha dirençli hale getirdiğini de
vurguladı.
Kontroller Kişiye Özel
Olmalı
Diş hekimi muayene
periyotlarının kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Eken, “FDI (Dünya
Diş Hekimleri Birliği), sabit 6 ayda bir kontrol yerine kişiselleştirilmiş
muayene aralıklarını önermektedir. Çocuklar, hamileler, diyabet hastaları,
sigara içenler ve diş eti problemi olan bireyler daha sık kontrol edilmelidir.”
dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2022
istatistiklerine göre, Avrupa’da bir kişinin yılda ortalama beş kez diş
hekimine gittiğini, Türkiye’de ise bu sayının yalnızca 0,62 olduğunu belirten
Eken, düzenli muayenelerin sadece çürüklerin değil, ağız kanseri ve diş eti hastalıklarının
da erken teşhisi açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
Ağız Sağlığı, Vücudun
Aynasıdır
Ağız ve diş sağlığının
genel sağlıkla doğrudan ilişkili olduğunu belirten Eken, “Diş eti hastalıkları,
bakterilerin kana karışmasına yol açarak kalp, böbrek, akciğer gibi organlarda
enfeksiyonlara neden olabilir. Bu durum kalp hastalıkları, inme ve damar
tıkanıklığı riskini artırabilir.” dedi.
Diyabetin ağız sağlığını
bozduğunu, diş eti enfeksiyonlarının ise kan şekeri kontrolünü zorlaştırdığını
ifade eden Eken, “Ağız sağlığı ve diyabet birbirini olumsuz etkileyen iki yönlü
bir ilişkidedir. Ayrıca yapılan araştırmalar, kronik diş eti iltihaplarının
Alzheimer hastalığı riskini artırabileceğini göstermektedir.” şeklinde konuştu.
Eksik dişlerin ve diş eti problemlerinin çiğneme fonksiyonunu bozarak beslenme ve sindirim sorunlarına yol açabileceğini belirten Eken, kötü ağız kokusu ve estetik kaygıların da bireylerin özgüvenini düşürerek psikolojik sağlığı olumsuz etkileyebileceğini söyledi.