Sensörler diyabetli çocukların okul ve sosyal hayatını normalleştiriyor
“Diyabetli çocukların yaşam kalitesini artıran sensör teknolojisi, özellikle okul çağındaki öğrenciler için büyük bir kolaylık sunuyor. Tip 1 diyabetli çocukların, glukoz seviyelerini sürekli kontrol altında tutmasını sağlayan bu teknoloji sayesinde çocuklar günlük hayatlarına daha rahat uyum sağlayabiliyor. Aileler de çocuklarının sağlığı konusunda endişe duymadan okul süreçlerini yönetebiliyor. Sensörlerin insülinin keşfinden sonra diyabet yönetiminde en önemli gelişme olduğunu vurgulayan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı aynı zamanda Diyabetli Çocuklar Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Şükrü Hatun, sürekli glukoz takibi yapan sensor teknolojisinin hem çocukların sağlık sonuçlarını hem de eğitim başarılarını olumlu yönde etkilediğini belirtti.”
Okul çağındaki çocuklar için diyabet yönetiminin konforlu hale getirilmesi
noktasında devreye giren ve diyabet yönetiminde çığır açan sensör teknolojisi,
günlük glukoz seviyelerini anlık olarak takip etme imkânı sağlıyor. Bu da Tip 1
diyabetli öğrencilerin derslerine daha iyi odaklanmalarını ve günlük
aktivitelerini kesintisiz sürdürebilmelerine yardımcı oluyor. Sensörlerin
öğrencilerin özgüvenlerini artırarak, diyabet yönetiminde ‘ustalaşmalarına’
yardımcı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Hatun Sürekli Glukoz
Takibinin (CGM) okul çağındaki çocuklara sağladığı faydaları sıraladı.
- Sensör teknolojisi
diyabetli öğrencilerin glukoz yönetimini pratik hale getiriyor
Sensörlerin, insülinin keşfinden sonra Tip 1 diyabetlilerin yaşamını ve
sağlığını etkileyen en önemli ilerleme olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şükrü
Hatun bu savının nedenini şu sözlerle açıkladı; “Sensörler günde iki yüz
seksen sekiz kez glukoz bilgisi sağlıyor bu da iki yüz seksen sekiz kez karar
verme, glukoz seyrini izleme, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilecek glukoz
düşüklükleri ve yüksekliklerini öngörme ve buna göre önlem alma imkânı sunuyor.
Sensörler ayrıca besinlerin, egzersizin ve stres gibi günlük hayat olaylarının
glukoz seviyeleri üzerindeki etkisini de göstererek Tip 1 diyabetli çocukların
ve yakınlarının diyabet yönetim bilgisini geliştiriyor. Bu sayede diyabetin
dilini daha iyi anlamalarını ve bu alanda 'ustalaşmalarını' sağlıyor. Bu
açılardan bakıldığında sensörlerden en çok fayda göreceklerin başında okul
çağındaki çocuklar geliyor. Sensörler uzaktan izleme imkânı sunduğu için
aileler çocuklarını okula güvenle gönderebiliyor ve bu sayede korkulardan,
endişelerden kurtulabiliyor. Ayrıca sensörlerin sağladığı kolay ve sık glukoz
ölçümü sayesinde aileler, öğretmenlere ve okul hemşirelerine yük olmadan etkili
bir iş birliği yapabiliyor. Çocuklar açısından baktığımızda ise glukoz
düşüklüklerini önceden haber veren alarmlar sayesinde, derslere katılımı
olumsuz etkileyen düşük glukoz olaylarından kaçınabiliyor, yemek öncesi ve
yemek sonrası glukozlarını zahmetsizce ölçerek gerekirse insülinlerine ek doz
yapabiliyorlar. Buna ek olarak sensörler sayesinde okuldaki beden eğitimi
dersleri ve spor müsabakaları sırasında kendilerini güvende hissediyorlar ve
herhangi bir sorun yaşamadan gerekli önemleri alabiliyorlar. Konuyla ilgili
yapılan çalışmalar, öğretmenler ve okul hemşirelerinin sensör kullanımını
desteklemesi durumunda ebeveynlerin psikososyal olarak kendilerini daha iyi
hissettiğini, çocukların daha iyi glisemik sonuçlara sahip olduğunu ve okul
çalışanlarının da kendilerini güvende hissettiğini ortaya koyuyor.”
- Diyabet kontrolünde
iyileşme öğrencilerin ders başarısını artırıyor
Diyabetli çocukların, günün büyük bir kısmını öğretmenlerin ve okul
çalışanlarının gözetimi altında geçirdiğini söyleyen Prof. Dr. Şükrü Hatun;
“Diyabet yönetimini 24 saat olarak düşünmek ve okul saatlerinde de hedeflere
bağlı kalmak uzun dönemli komplikasyonların önlenmesi bakımından büyük öneme
sahip. Okulda tutarlı ve başarılı diyabet bakımı, öğrenmeyi ve sosyal gelişimi
destekleyerek, okul yaşamının tüm yönlerine aktif katılımı teşvik edebiliyor ve
devamsızlığı en aza düşürebiliyor. Okuldaki en önemli sorunlardan biri şeker
düşüklüğü olarak karşımıza çıkıyor. Şeker düşüklüğü; huzursuzluk, terleme,
çarpıntı, halsizlik, kendini iyi hissetmeme ve titreme gibi günlük hayat
akışını kesintiye uğratan bulgulara yol açabiliyor. Önlem alınmadığında ise
beyin fonksiyonlarının özellikle algılama yetisinin geçici olarak bozulmasına
neden olabilir. Sınavlar sırasında meydana gelen şeker düşüklüğü ise sınav
sonucunu doğrudan etkiliyor. Ayrıca glukoz yüksekliğinin öğrencilerin matematik
test skorlarını olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Bütün bu faktörler, okul
süresince glukoz seyrinin istikrarlı olmasının öğrencilerin ders
konsantrasyonunu etkileyen en önemli unsur olduğunu gösteriyor. Bu noktada
sensör teknolojisinin okuldaki en önemli iki yararından birinin zahmetsiz bir
şekilde anlık glukoz bilgisi edinme olduğunu söyleyebiliriz. İkinci yararı ise
alarm sistemi sayesinde düşük ve yüksek glukoz olaylarının öngörülmesini
sağlamasıdır. Genel olarak Tip 1 diyabetli çocukların, zahmetli olması
nedeniyle okulda parmaktan glukoz ölçümünü aksattıkları biliniyor. Sensörler bu
sorunu tam olarak çözerek anlık glukoz bilgisi ile onlara bir ‘üçüncü
göz-glukoz gözü’ imkânı sağlıyor” dedi.
- Diyabet yönetimi
kolaylaşan çocuklar daha özgür ve özgüvenli oluyor
Sensörlerin sadece okul değil sosyal hayatta da çocuklara sunduğu faydaları
sıralayan Prof. Dr. Şükrü Hatun, “Öğrenciler, sensör sayesinde
arkadaşlarından veya bulundukları ortamlardaki kişilerin bakışlarından,
sorularından rahatsız olmadan kolaylıkla glukozlarını izleyebiliyor. Okul
gezileri, yurt dışı kamplar ve eğitim, spor müsabakaları gibi aktivitelere ise
güvenle katılabiliyorlar. Birçok çocuk ve aile, Tip 1 diyabeti yönetirken korku
ve endişe duygularıyla başa çıkmak zorunda kalıyor. Bu durum, özellikle glukoz
düşüklüğü korkusu ile hedeflerinden uzaklaşmaya neden oluyor. Korku ve
endişenin en önemli kaynağı genellikle bilgi eksikliğidir. Glukoz ölçmeden
diyabeti yönetmeyi gözleri bağlı yürümeye benzetebiliriz. Sensörler, Tip 1
diyabetin korku yerine bilgi ile yönetilmesini sağladığı için çocukların
özgüvenlerini artırıyor ve diyabet yönetimini normalleştirerek hayatlarının bir
parçası haline getiriyor. Ayrıca maçlar, havalimanları, festivaller, moda
defileleri, konserler veya tatil gibi birçok yerde sensörleri ile insanların
arasına karışabiliyor. Böylece, Tip 1 diyabetlilerin herkes gibi normal bir
yaşam sürdürdüğü göstererek, toplum nezdinde de farkındalığı artırıyorlar”
şeklinde konuştu.